Bugün, 27 Mart 2017. Bugün benim 28. doğum günüm.
İyi ki doğmuşum!
Doğumumdan kısa bir süre sonra konuştum, yürüdüm. Birkaç yıl sonra arkadaşlarım oldu. Sonra kendi kendime okumayı öğrendiğimde 5 yaşımda yoktum. Annem ve babamdan uzak ama çok güvenli kollarda geçti birkaç yılım.
Sonra koca İstanbul’a geri döndüm. Halkoyunları oynadım, arkadaşlarımla sinemaya gittim. Tuhaf tipte sevgililerim oldu. Allahın psikopatına birkaç yılımı verdim mesela. Sonra üniversiteyle beraber hayatımı yavaş yavaş elime aldım. Okudum, çalıştım, gezdim, gördüm.
Bunların hepsi herkesin aşağı yukarı geçtiği yollardı. O sırada ağır depresyonlar geçirdim, çok üzüldüm, koptum sonra toparladım. Bunlar da belki genelde olan şeylerdir diye düşündüm ara ara. Bazen de sanki bütün bu yükü banaymış gibi geldi hayatın, hiç memnun olmadım yaşamaktan, ‘öf be!” dedim, keşke bitse.
Yıllar içinde ruhumu da bedenimi de daha iyi anladım. Hayattan çok daha fazla keyif almaya başladım, yaşamayı öğrendim. İçime sindirdim.
Şimdi, gönül rahatlığıyla ‘iyi ki doğdum!’ diyebiliyorum.
Tattığım onca meyve, içtiğim onca rakı, gördüğüm onca ülke, sevdiğim onca adam, yaşadığım onca zamandan sonra, olmak istediğim yerdeyim. Manevi olarak ayakları çok daha yere basan, tutunmuş bir haldeyim.
Benim hayatımın ilk 25 yılı çok eğlenceli, acıklı, öğretici ve bazen bıktırıcıydı. Sonra çok sevdiğim insanla hayatımı birleştirdim ve hayatın biraz daha konforlu ve daha sıcak bir yüzü çıktı karşıma. Çok sevdim, çok sevildim şu son yıllarımda!
Şimdi, düşe kalka yeni bir yola girdim. Bu yıl hepsinden başka, kefesinde türlü yükler taşıyarak geldi. Hem bir yandan anne olmayı öğreniyorum, ruhum coşuyor güzel kuzumla. Mutluluk da evham da bir arada… Hem eşimle beraber ebeveyn olmayı öğreniyoruz, yeni bir yüzümüzle tanışıyoruz. Acısıyla tatlısıyla geçiyor günler…
Bütün bunlara ve geriye dönüp bakınca hissetiklerime bakarak ‘iyi ki doğmuşum’ diyorum. Bugüne kadar yaşadığım acı tatlı hiçbir olayı yaşamamış olmayı düşünemiyorum. Hepsini toplayınca ortaya çıkan şeyin tadı da dokusu da çok güzel.
Umarım bu yıl ve her yıl, bana ‘iyi ki doğmuşum’ dedirtebilir.
Bu yıl, serçe parmağımı tutan minik bir el var. Göğsüme başını koyup, dişsiz damağının ortasında o pembe et parçasıyla gülen… Şükrediyorum. Hayatım daha iyi gidemezdi. Çok çok şanslıyım, çok da mutluyum sayesinde.
Son sözüm:
Her kim ise bu hikayenin senaristi,
Allahsa da, Tanrıysa da,
bensem de, sizseniz de,
Şükürler olsun.
İyi ki varım, hepimiz iyi ki varız!
Hayatımda olan, giren, çıkan, herkese bin teşekkür!