Parklar, çakıl taşları, yapraklar…
Anneliğimin 10. ayı parklarda geçmiş. Bu yazıyı aylar sonra yazıyorum o yüzden geri dönüp albümüme baktım, neler yapmışım diye. Özeti parklarmış.
Ağustos’a denki geliyordu o günler. Hamburg’un havasının mis gibi olduğu, parklardan eve girmediğimiz o günlerde anneliğime dair de yeni şeyler keşfediyordum. Mesela, üşenmeden evden çıkabiliyordum. Eskiden olsa, hem Türkiye’de hava hep güzel zaten diye rahatlıktan hem de üşenmekten (evet ya bebek yokken nelere üşeniyormuşum inanamıyorum) çıkmazdım bazı günler. Ama Ela evde ateş topu gibi, durmak bilmiyor, sürekli keşif halindeyken kolaysa üşeneyim =)
Çoğu anne gibi ben de sokaktaki koşturmacağı evden daha az yorucu buluyorum. 10 ay benim için sokaklarda yaşamanın en üst seviyeye ulaştığı ay olabilir sanırım. Bebek arabasında kanguru her daim yanımda, çantada az da olsa yedek kıyafet, ek gıdası meyvesi, suyu derken derken tam techizat cevat kelle gibi olsam da seviyordum o zamanları.
9 aya kadar ‘bebek’ gibi gördüğüm Ela’nın 1 yaşına yaklaştığını fark edip içten içe panik olduğum dönem de bu aya rastlıyor. 10, 9’dan çok daha büyük durmuyor mu? Bana öyle gelmişti en azından. Anneliğimse 10 ayın yorgunluğunun birikmesiyle hafifi solgun, ek gıdayı tam oturtamamaktan hafif vicdan azaplı ve memede uykuya istemeden devam etmekten hafif depresifti hala. Ama parklar, o yemyeşil çayırlar? Bütün enerjimi ona borçluydum sanırım. bu ay hop diye geçivermişti.
❤