Normal insanlar – bence- kimdir önce ondan bahsedeyim. Sonra neden bir kadın ve bir anne olarak ‘normal’ insanlardan ilham aldığımdan bahsedeceğim.
Normal herkesin dünyasında ayrı, yoruma açık, öznel bir kavram aslında. Her ne kadar anlamı ‘norm olarak görülen, genel tarafından kabul edilen’ gibi bir şey olsa da, senin normalinle benimki tutmuyor.
Benim için normal kimdir?
Ailesi, yapısı, maddi ya da manevi durumu bana benzeyenleri ben normal olarak görüyorum. Demek ki kendimden yola çıkıyorum. Peki.
Bu normal insanları gözlemek, onların davranışlarından çıkarımlar yapmak, kendime yol çizerken çok işime yarıyor. Panik olmak üzereyken, acaba mı? diye düşünürken hep bu normal insanlardan yardım alıyorum. Farkında bile olmadan bana yardım eden bu insanlara ve bu insanları kendine normal kabul eden beynime de müteşekkirim.
Ya kendime referans ararken özentilerde kaybolsaydım? Ya benden zengini, varsılı, güzeli görüp onlardan pay biçerek kendime mutluluk ya da mutsuzluk dikseydim? Neyse ki öyle olmadı. Onun yerine, beynim de bana dost olduğundan beni yarışa sokmak yerine, ‘’sen sıradansın, hepimiz de faniyiz ama bak bu sıradanlar daha çok benziyor sana, sen kendini onlarla kıyasla’’ bilgisini veriyor. Şahane.
Bazen en garip vicdan azaplarımdan ya da karar anlarımdan da bu normaller sayesinde çıkıyorum.
Mesela şu anda, Berlin’de Merkez Otobüs İstasyonu’na olması gerekenden 1 saat erken gelmişim. Otobüsümü beklemeli miyim? Yoksa bu bir işaret mi? 27 euro fark verip erken kalkan otobüsten bilet mi almalıyım? Yoksa ‘erken gitmişim, oturdum bir kafede, vakit öldürdüm’ diyecek olan normal insan gibi mi davranmalıyım? Acaba erken gitmem gerekiyordu da ondan bu buradayım, acaba çocuğuma bir şey olacak ve ben zamanında gitseydim onu önlemiş mi olacaktım? Paranoyak mı oluyorum? Olabilir.
Otobüs firmasındaki adam 27 euro için kararsız kaldığımı sansa da, kafamdan geçenler bunlardı. Ben de içimden düşünmeye devam ettim, cümlemi bölmedim, adamla vedalaştım. İyi bir kafe var mı yakında dedim, te şurda bir Amerikan kafesi var dedi.
Şu anda o kafedeyim, gerçekten de adamın karşısında aklımdan geçenler konuşmaya başladığından beri kafamın sesini kısmadım. Aceleyle geldim, oturdum ve elimi klavyeden çekmeden bu yazıyı yazdım.
Birazdan bir kahve içeceğim ve internet bulduğum anda da bu yazıyı bloga koyacağım.
Normallere dönersek…
Sıkıştığımda, kendimi beceriksiz, paçoz, ya da sakil hissettiğimde normalleri hatırlıyorum. O normaller bana şöyle yansıyor:
Normal insanlar gibi gir içeri konuş, ne olabilir ki?
Normal insanlar gibi endişelenmeden bir dursana.
Bak film başlıyor, Ela tabii ki iyi, herkes gibi filme baksana.
Normal insanlar bu saatte uyurlar, kapat artık telefonunu.
Normal insanlar….
Kendimde yapma gücü bulmadığım şeyleri yaptığını sandığım, kendime öyle örnek aldığım, aslında kendime bir destek hattı yarattığım bir şey. Çok seviyorum.
Evhamı kovalarken, ilk kez kızımdan uzak kalırken, pişman olmadan gece 2’ye kadar içerken ya da o gün kızıma alel acele bir döner yedirirken.
Sizi seviyorum normal insanlar. Cinsiyetsiz, her zaman sıradan ve kaygısız ve hatta ihtiyacım olduğunda benden cesur olarak hayal ettiğim canım insanlar.
Bir insanın en büyük gücü kendince bulması, bunu bulurken bile kafasında etiketlediği, yarattığı insanlardan faydalanması şahane.
Beynimizi ve çalışma şeklini çok seviyorum. Yaşasın normal insanlarım.
Zennube Ezgi, Berlin ZOB, 10 Mart 2018