Kendimle sohbet ediyorum.

Merhaba sevgili okuyucu,

Bugün annelik ya da bebek bakımı üzerine atıp tutmuyorum. Doğum günü dolayısıyla kendimle biraz sohbet ediyorum biraz. Onu peşinen söyleyeyim, az olan vaktini almayayım.

29. yılımı doldurdum, 29+1’den yazıyorum bu mektubu. Doğduğum için çok ama çok mutluyum. Oysa her zama böyle düşünmüyordum. Keşke yatsam da uyanmasam dediğim günler, neden doğmuşum diye ağladığım zamanlar çok oldu. Hiçbir zaman intihar edecek biri değildim, çok şükür. Ama ruhen burada olmayı istemediğim çok günler, aylar, yıllar oldu. Bazısı sevgilim yüzünden bazısı ailem bazısıyla apaçık kendi başıma ördüğüm çoraplar yüzündendi.

Terapiye çok zaman ve para harcadım. Kendimi didiklemekten başta korksam da çok emek verdim. Hele hamile kalmadan önceki son aylar, bebeğim olduğunda yüzüme çarpacak konuları deşmekle, kanatıp iyileştirmekle geçti.

Şimdi bugüne ve geçmişe bakınca gönül rahatlığıyla ”kendime çok emek verdim” diyebiliyorum.

Boşanmış aile çocuğu klişesi altında yıllarca normal görülen ya da şımarıklık sanılan öz be öz gerçek depresyonumun bitişi, kendi hayatıma sahip çıkışım ve aslında bir nevi büyümem de bu dönemde oldu.

Bu blogda her ne kadar annelik ve bebek bakımı konuşsam da zaman zaman çok karanlık günlerimi de paylaştım, iyi ki de paylaştım.

Bu blogu kimler kimler okuyor. Eğer bunu okuyacak halamdan, üstüne alınacak ailemden ya da belki bazen ayıplayacak yengemden çekinsem yazamazdım. Ama çekinmiyorum. Çok cesur olduğumdan ya da aşırı özgürlüğümden değil. Çekinmek istemediğimden. Kendime çok değer veriyorum. Çok da beğeniyorum sanırım artık – sonunda. Ukalalık gibi değil de, yıllarca kendimi eziklememenin bir telafisi olarak, döne döne beğeniyorum kendimi, seviyorum. Bu yüzden kendimi irdelemekten de, karanlık tarafımı paylaşmaktan da çekinmiyorum, neşemi ya da kendimce başarımı paylaşmaktan da.

Gelelim doğum günlerime.

Uzun yıllar neşeyle kutlayıp sonra vazgeçtiğim bir şeydi doğum günleri. Sonradan kendimi değersiz hissettiğim uzun yıllar boyunca pek de bir anlamı olmadı hatta doğum günüm gelsin istemedim, o derece bıkkındım. Sonra şimdilerde yeniden kıymete bindi. Demek ki yeniden çok da güzel sever oldum kendimi.

Doğum günümü en çok sevme sebebim ise şu yüzleşmeler, yeni kararlar, eskiyi temize çekmeler. Bunu bir yeni yılda yapıyor beynim bir de doğum günümde. Daha fark etmeden, bakmışım son haftalarda yazboz defteri gibi oluyor kafam. Kutlama planı ya da heyecanı değil de bir yılı kapatma telaşı alıyor zihnimi. Finans sektöründe çalışanlar anlar, tam bir yıl sonu yaşanıyor kafamda 🙂

Bu yıl için kendime puanlarım çok, kendimle barışmalarım çok. Resmen kendi omuzumu tıpışlayıp aferin diyorum.  Ezgi olarak da anne olarak da eş olarak da hakkımı çok teslim edesim var bu sene. Utanmadan ohh bak buraya bile yazıyorum.

9-10 yaşımdan sonra ilk kez çok güçlendiğimi, çok yerinde davrandığımı hissettim bu yıl. Kararlarımın çoğu doğruydu. Yanlış olanlardan çok güzel döndüm. Annelikte nirvanaya ulaştım. Aklımdaki kaygısız, keyifli ve özverili anne oldum. Kızım o kadar mutlu ve pozitif ki, ev ortamımıza verdiğim kişisel emekten çok mutluyum. (Eşimin de bu hikayede payı var evet, hemen yetişmeyin “ama kocan da iyi”ciler nolur. Ben kendimle konuşuyorum iki dakika 🙂 

Kariyerimi geride bıraktım. Ailemi, çocukluğumu geride bıraktım kalktım yeni bir ülkede, hiç de fena sayılmayacak bir düzen kurdum. Yıllardır yanımda olup da pek bir anlamı olmayan onca insana karşı candan, gerçekten dost gibi davranan dostlar edindim. Çok da şanslıydım ki ben bu kadar gözümü kulağımı açmış yeni yaşamıma tutunmak isterken çok güzel insanlara denk geldim. Saçma ve tuhaf olanlara da ‘aman burada lazım olur, bulunsun’ demeden şutladım yamacımdan. Bunlar hep puan benim için. Yıllar yılı omzumda taşıdığım bazı insanları, onların fesat, haset ya da cesaret kırıcı hallerine özürler üretip zoraki sürdürdüğüm ilişkileri düşününce sonunda gücüm yerine gelmiş sanırım.

Kariyeri olan, çok meşgul bir adamla, eşimle yurtdışına taşındım. Bu, yurtdışına taşınmaktan ayrı bir başlık. Eğer kendi işimle taşınsaydım, bekar olsaydım zaten özgüven tavan, kariyere yatırım yapmış hisseden mis gibi biri olabilir insan. Ama birinin hayatı tüm yoğunluğuyla devam ederken diğerinin evde olması hele de bir de bebekle olması çok motive edici olmayabiliyor. Aynı sebeple depresifleşen, kendini değersiz hisseden çok insan tanıdım bu sürede. O yüzden bir de burdan puan veriyorum kendime. Tek tek edindiğim arkadaşlara, bulduğum yollara, öğrendiğim kültüre, verdiğim emeğe ve bırak kaybetmeyi tam da bu zorlukları aştığım için pekişen özgüvenime 10 puan!

Annelik, bahsetmekten bazen bıksam da dönüp dolaşıp geldiğim konu, canım annelik. Çok sevdiğim, beni tanımlayan en büyük özelliklerden biri olduğunu utanmadan söyleyebileceğim, bütün geçmiş yaralarımı önce kanatan sonra da saran şey oldu annelik. Nasıl anne olunur, nasıl iyi anne olunur, nasıl şu kocaaa evrende bir an gibi geçen hayatta bebeğime bir hoş his bırakırım diye diye kafayı yediğim, çok sevdiğim annelik bu yaşımın en önde gelen puanını alıyor. Uykusundan yemesine, oyunundan sosyalliğine her türlü inişi çıkışıyla gönlümden geleni yapabildiğim, çocuğumu can kulağıyla dinlediğim ve hiçbir ‘isteğimin’ Ela’nın o duruma uygun olması halinden daha üstün olmadığı bir yıldı. Gurbette olmanın en güzel yanı belki de kafana göre çocuğunla yaşayabilmektir. Bu da söyleymiş olayım arada.

Ne diyordum? Puanlar… Bir puan da artık öfkenlenmeyişime verebilirim sanırım. Hırçınlık ya da öfke benim çok tanıdık olduğum hislerdi. Ama sanırım kendimi sevmem arttıkça öfkem de azaldı. Karşımdakinin düpedüz aptal ya da fırsatçı olduğunu hatta daha da gıcığı şu kendini akıllı sanan şark kurnazlarından olduğunu anladığımda öfkelenirdim. Salak kafamla laf anlatmaya çalışırdım. Bu da beni haklıyken haksız hale sokardı maalesef. Geç de olsa bunu da güzide yaşım 29’da çözdüm. Dünya yansa o kişilere prim verip öfkelenmiyorum artık. Çatlasın oh. =)

İki yıl önce Amsterdam’da turistik olarak ot içip mantar yediğimiz şahane bir günden geriye kalan yaşamsal sorgulamalar devam etti bu yıl da. İzlememiş olanlar benzer kafaya Kozmos belgesel serisini izleyerek rahatlıkla gelebilir. Evren, kainat, zerreyiz biz derken yengenin sana laf sokmasını ya da vizyonsuz komşunun eşcinsellik hastalıktır demesini bile -kısa bir an- umursamayacak hale gelebiliyorsun bir süre. Sonra yine fani dertler kendini gösterse de bir süre iyi gidiyor. Hah işte o kafa benim hep yanımda. Ara ara geliyor, ‘kızınla yaşadıklarını tek tek düşünme, sonunda, bu dünyadan gideceksiniz. Tadı damağınızda kalan güzel bir yaşam kalsın geriye” diyor. Ya da, ”evet baya parasız kaldın, maaşın yok, kariyerin geridönüşüm kutusunda kurtarılmayı beliyor ama büyük düşün, yaşam zaten güzel, biraz da sen süslersen şahane olabilir” gibi baya gaza getirici, iç ferahlatıcı hallerdeyim. E puan bunun neresinde mi? Şurda, hayatı, gerçek mutluluğu, sağlığı, ölümü, kalımı, başarıyı ya da hüsranı değişik bir pencereden görme çabama, farkındalık yaratma adımlarıma ve kendimi zihnen geliştirme yoluma puan veriyorum.

Vee kariyer dedik dedik de oradan da bir puanı hemen vereyim. ”Aferin kız Ezgi. Genç yaşında, güzel bir iş bulabilecekken aklını kullandın ve köprüden önce bir çıkış bulup çıktın. Kör topal girdiğin yolda kendine çok güvenmedin, korktun. Olsun. Yine devam ettin. Kızı uyuttun oturdun videolarda izledin dersleri. Kızı kreşe bıraktın aldın makinayı fotoğraf çektin. Belki tek başına olsan 3 ayda geleceğin noktaya 1 yılda geldin. Olsun. Aferin sana. Bakalım başarabilecek misin bir iş kurmayı? Onu zaman gösterecek ama kendini küçük ve zayıf gördüğün onca yıldan sonra şahane değil mi bu adımlar? Hani elalem umurumda olsa ‘düşman çatlatır gibi’ diyeceğim neredeyse. Maşallah yeni bir ülkede, kültürü bilmezsin, kodları bilmezsin, iyi cesaret. Umalım da sonu güzel bitsin yoksa artık bir blog da nasıl battığını anlatmak için açarsın =)”

İşte böyle sevgili blog. Ben bu yıl çok büyüdüm. İç dünyamda çok şeyler yaşadım. Kendimi de şu anda acayip güçlü ve çoktan başarmış hissediyorum. Uzun yıllar bu elimdeki hayatla ne halt edeceğimi bilmez gibi gezerken şimdilerde çok tatlı bir huzur içindeyim. Kocamla birbirimize girerken de, Diren en olmadık saatte gözümün içine bakıp beni gezdir derken de, kızım diş çıkarırken de huzurluyum çünkü işi çözdüm. Hayat gerçekten aşırı fani ve o yüzeydeki dertlerin azıcık altında dev bir mercan resifi yatıyor.

Ben bu son 1 yılda açılan gönül gözümle, çakramla artık her ne ise onunla çok mesudum ve kendime bıkmadan, doya doya aferin diyorum. Aferin Ezgi. Enseyi karartmadan her durumdan başarıyla çıktığın nice yılların olsun. İyi ki doğmuşsun!

İyi ki doğmuşum.

2 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. Sennur dedi ki:

    Doğum gününüzü kutluyor,eşiniz ve kızınızla sağlıklı mutlu günler diliyorum sennur teyze

    Beğen

    1. Çok teşekkürler 💕

      Beğen

Yorum bırakın