Kış yaklaşıyor, çok sakınsak da büyük ihtimalle bebeklerimiz yine hasta olacak. Peki ateşe bakışınız nasıl? Kaç derece sizin için yüksek ateş? Evde sürekli bir ateş düşürücü hazırda mı? Ben size ateşle nasıl barıştığımızı, ateş düşürücüleri hiç açmadan nasıl aylarca rafta sakladığımızı anlatmak istiyorum. Geçen yıldan takip edenler bilir, çok yüksek ve inatçı ateşli bir 6. hastalık geçirdi Ela. Bizim eğitilme ve ateşi tanıma sürecimiz de o dönemde oldu. Bu konu kalıcı olsun istediğim için bloga yazdım.
____
Hepimize turp gibi bir kış diliyorum.
Ela sonradan 6. hastalık olduğunu öğrendiği miz viral bir hastalıkla uğraşırken ateşle barıştık.
40′ u gören ateş, Calpol verir vermez düşmeye başlıyor ama bir süre sonra tekrar hatta daha yükseğe çıkıyordu. Önceki tecrübelerden 3 gün boyunca ateş bitmezse doktora gitmemiz gerektiğini, öncesinde gerekli olmadığını öğrenmiştik.
Fakat ilk gecenin sabahında Ela 40,5 ateş ile evde evcilik oynar haldeyken kafamız karışıyordu. Çocuk iyi gibiydi ama ateşi korkunçtu. Akşamı zor ettik. Gece durum değişmeyince dayanamadık aldık çocuk hastanesine gittik.
(Bahsettiğim hastane Hamburg’da, Wilhemstift Kinderkrankenhaus.)
Orada Ela’yı gören bir doktor parasetamol aldığını duyunca “şimdi ibuprofen verip düşürebiliriz ama yine çıkacak. Vücut bu ateşe ihtiyaç duyuyor. Hastalıkla savaşması için ateşi kullanıyor. Ateşini düşürmek istediğinizden emin misiniz?” dedi. Biz “Ama çok yüksek,” dedikçe Ela’ya bakıp izleyip “gayet iyi görünüyor,” dediler. Biz ibuprofeni vermek istedik, tamam dediler.
Ertesi gün ve gece ateş aynı yükseklikle devam ederken gündüz ateş düşürücü vermedik. Sadece yatarken verdik daha da yükselmesin diye. Ve gece yarısı 40,5’larla devam edince yine dayanamadık hastaneye gittik. (Bunu sanırım sadece göçmenler yapıyor. Hastanede yanık, araba kazası ve kırık çıkık dışında gelen Alman görmedik o sürede. Onlar sabahı bekleyip kendi kayıtlı oldukları çocuk doktoruna gidiyorlar genelde.)
Doktora ateşi 40,5 bütün gece düşmedi dediğimde şok olmuş gibi suratıma baktı. “Nerden biliyorsunuz?!” O zaman da ben şok oldum. Gece boyu uyumadığımızı, ateşini ölçtüğümüzü, şurup verdiğimizi ama kustuğunu anlattık.
Çocuk inlemiyorsa, ağlamıyorsa, güzel güzel uyuyorsa ellenmez ve ateşi de ölçülmez dedi doktor. Siz de uyuyun, başını beklemeyin diye de ekledi. Meğer ateş hızla yükselirken ya da düşerken en çok havale yaşanırmış. Ve tabii ateşsiz havale de çok var. Yani ateş = havale değil. Ve esasında havale nörolojik sebeplerden değilse, yani zaten olası olan bir havale değilse, ateşle gelen havale genelde hiç sekel bırakmazmış. Vee sürekli ateş düşürücü vermek, her düşüşte ve akabindeki her yükselişte havale riskini taşırmış. Oysa bir kere yükselmiş ve yüksek seyreden ateş zarar vermezmiş inip çıkan ateş kadar.
Çocuk yiyor/emiyor/sıvı alıyorsa, baygın değil, inlemiyor ve aktifse ateşi tolere edebiliyordur, boşuna ilaç vermeyin dediler.
AMA eğer bebek mutsuzsa, ağrı çekiyorsa, inliyor, yiyip içmiyor ve uykusunda rahat edemiyorsa 38 derece bile olsa parasetamol verebilirsiniz dediler. Yani kıstas ateş değil çocuğun iyi olup olmadığı.
Tabiin bunları hemen uygulayamasak da yazdık aklımıza.
Fitil mi versek, ay ne yapsak çocuk 3 gündür 40’ın üstü ateşle yaşıyor dedik. “Benim çocuğum olsa tam virüslerle mücadele ederken önünü kesmezdim ama karar sizin,” dediler.
Tabii ki fitili de verdik. Bir yandan bu bilgileri sindirmeye çalıştık ama bir yandan da öyle hemen rahatlayamadık.
Muhtemelen bize pompalanan ateş ve havale korkusu beynimize işlemiş, atmak zaman aldı.
Ertesi gün yine gündüz ilaçsız gece az ilaçla geçirdik ve hakikaten de ateş de virüs de kendiliğinden gitti. Biz öyle düşürelim dedikçe artan inatçı ateş işini yaptı ve gitti. Ardından derisi kabarıp döküntü yaptı. Bu da çoğu yüksek ateşli viral hastalıktan sonra normal olduğu için bir daha gitmedik doktora.
Sonra, komşuları izledik. 40 derece ateşli çocuğu normal pijamasını giydirip yatırdıklarını. Ilık duşla soğutmak diye bir şey bilmediklerini öğrendik. Alman arkadaşlarımızın yıllardır ateşle büyüdüğünü. Bizdeki gibi bir soğutma ve ilaçla düşürme alışkanlığı olmadığını da…
Sonra Ela defalarca ateşlendi. Kreş ve soğuk iklim birleşince normal zaten. Ve biz bir daha hiç fitil vermedik.
Artık ateş düşürücü şurup da pek vermiyoruz. Sadece haline bakıyoruz. İyi mi? Yiyor içiyor mu? Ağrısı var mı? Eğer iyi ve yorgunsa uyuması en iyisi diyoruz. Eğer kötü görünüyorsa ateşi kaç diye bakıp kurcalamadan veriyoruz şurubu.
Evet belki 40’larda sakin kalmak zor ama 38,5’u görüp görüp sürekli ve hemen o ateşi düşürmek de vücuda zarar(mış). Hem ailede alışkanlık oluyormuş hemen ilaç vermeye hem de parmak kadar karaciğeri var bebelerin, yazık. Ve esasında mesela bağışıklık sisteminin savaşmasıysa en çok da ona engel olmak oluyor(muş) her yükselmede ateşin önünü kesmek.
İşte böyleyken böyle.
Uyarı: Tıbbi tavsiye değildir. Bütün bu yazıyı size fikir vermesi ve benzer sorularınız ya da ateş korkunuz varsa doktorunuzla paylaşıp üzerinde konuşmanız için yazdım. Çocuğun iyilik halini de durumu da en iyi bilen siz olacaksınız. Lütfen bu yazıyı tıbbi tavsiye olarak almayın.
Hepimize sağlıklı bir kış diliyorum. 🌿