Merhaba,

Bu serinin ilk yazısını şöyle bitirmişim: Tatilde nasıl beslendim/ lyme’a ne oldu? Sonrasında beni neler beklermiş? Tamamen iyileştim mi? Bundan sonra nelere dikkat etmem gerek? Bu sağlıklı beslenme düzenini kimden öğrendim? İkinci bölümde yazacağım.

Geldik ikinci bölüme.

Lyme oldum, tedaviyi aldım derken hop Türkiye yolu göründü. Valizi bolca nohut unundan makarnayla ve karabuğday unuyla doldurdum. Ela’ya ve bana krep olursa, her yerde hallederiz gibi gelmişti. Aslında 7 haftanın neredeyse 3-4 haftası çok çok az sağlıksız şeyle (1-2 havuz başı hamburgeri) dışında neredeyse tamamen glutensiz ve katkı maddesiz geçti.

Sonra İstanbul’da Dr. Can Çiftçi ile randvum vardı. Önce bir sürü tahlil verdim. Sonra muayenehanesine gidip 1 saatlik bir görüşme yaptık ve birkaç gün sonra mailime uzun ve detaylı bir beslenme programı geldi.

Verdiği liste aşağı yukarı internetten bulduğum tüm Lyme diyetleriyle örtüşüyordu:

• Gluten yok, şeker yok, paketli, koruyuculu, doğal olmayan hiçbir şey yok. Bol çiğ sebze, yanına sebze yemeği ve bir çeşit protein.
• Aklıma hiç gelmeyecek şekilde kefir ve balık ve deniz ürünleri de hayatımdan çıktı. Bunun temel sebebi denizlerden gelen ağır metal birikimi ihtimali ve benim gibi insanların bağırsaklarının çok çok sağlıklı olmak zorunda oluşu. Kefir ise, en faydalı süt ürünü olmasına rağmen içindeki bakterilerin neyi tetikleyeceğini bilemeyeceğimizde bir süreliğine hayatımdan çıktı.
• Süt zaten içmezdik, peynir de diğer tüm süt ürünleri de şimdilik hayatımdan çıktı. İlerde kademeli olarak düşünebiliriz sanırım.
• Düşük karbonhidratlı beslenecektim. Yani mercimek bile, nohut bile gramla. O yaptığım kreplerden ayda yılda 1-2 tane anca… Tamam dedim. Meğer Lyme olmadan önce bile yıllarca çektiğim diz ağrılarım, enflamasyon denen şeydenmiş ve karbonhidrat tüketimi ile doğrudan alakalıymış. Arada kaçamak kestane kebap yiyorum ve hemmen ertesi gün ellerim dizlerim şiş gibi ağrıyor. Yıllarca makarna ile yaşarken az bile ağrı çekmişim diyorum. Ne boyun ağrısı kaldı ne baş ağrısı. Bu diyetin bana göre en zorlayıcı ama en faydalı adımıydı. Böyle bir ağrı derdiniz varsa deneyebilirsiniz birkaç hafta düşük karbonhidrat diyeti yapmayı. Google : low carb / düşük karbonhidrat diyeti.
• Meyveler, ah o caaağnım meyveler… Sadece berry denen, yaban mersini ve benzerleri sınırsız derecede serbest. Ama bir muz? Nar? Ah işte nar zayıf noktam. Şekerli olduğunu bile bile – çünkü meyvedeki şeker bile kötü bakterilerin baş gıdası olabiliyor – yiyorum arada Nar. allah affetsin. ❤
• Şeker, hiç mi yok? Hiç yok. Toz, küp, esmer, ya da beyaz, hepsi aynı. Amaa kuru üzüm, hurma, çok çok az miktarlarda olursa serbest gibi. Bu diyetimde yoktu ama ben uydurdum. Doktora sormadan iş yaptığım tek alan, bayılacak kadar canım çikolata çektiğinde hurmalı bademli çikolata topu yapmak oldu =) ama tabii 5 hurmayı böl 20 topa, ye 1-2 tane. İşte o kadar hurma düşüyor payıma.
• Yemişler ve tohumlar… dostumuz. Hele ki yemeden önce 24 saat suda bekletilmişse, daha da iyi. Ceviz, badem, keten tohumu, kabak çekirdeği (kavrulmamış olacak. Sabah aç karnına bir avuç yersek parazit dökücü/önleyiciymiş.) Benim gibi kilo kaybetmekten korkan insanlar için bu yağlı tohumlar kurtarıcı resmen. Gün içinde 1 avuç keten tohumu yesem ohooo süper kar. Yanına 1-2 yudum zeyrtin yağı shot mesela. Süper enerji kaynağı.

İşte bu planla uzun zamandır ağrısız gidiyorum. Bu plana ek aldığım “supplementler” yani gıda takviyeleri de var. Magnezyum, NAC, liposomal cvit vs gibi. Bir kısmı neredeyse standart, bir kısmı biraz tahlile bağlı seçilmiş şeyler.

Bakalım, noel zamanı biraz kaçamaklı olsa da devam ediyorum. Hem aprım yok hem sivilce sorunum bitti hem de enerjim yüksek. Sırf bunun için bile devam edebilirim.

Bir sonraki yazının konusu: Lyme hiç biter mi? Almanya, homeopati ve devam tedavisi.