Hayat bir gündür, o da bugündür demişler ya. Ben bunu çok unutuyorum.
Sanki her an “ohoo istersek bir daha yaşanabilir” gibi geliyor. Teyzemlerin maç izlemeye bize gelmesi, çocukken anneanneme okey oynamaya gelen arkadaşları, yazları 3 ay Olympos’ta pansiyonda çalışmalarım, bayramlarda Ereğli, haftasonları arkadaşlarla gidilen gezmeler.
Sanki hep “zamanı gelince yine yapılır” zannedilen şeyler.
Çocukken çoğu şeyleriher yaz yaptığımız için her yaz öyle geçecek sanmış olabilirim. Pek çok şey yıllarca sabitti, aynı rutin döngüde geçti yıllar. Kışlar İstanbul’da, okulla, kuzenlerle, yazlar Antalya ve Konya’da… Önce iş hayatım başladı, yazlar yok oldu, tatiller kısaldı, onun yerine haftasonu uçup koşup gidip gelmeler doldurdu. Cuma iş çıkışı bas Antalya’ya, ertesi hafta dinlen, ay sonunda Ereğli’ye. Arkadaşın evlensin koş bu şehre… Hayat bu kez hep öyle geçecek sanmışım. O da kendi rutinine oturmuştu.
Sonra, yurtdışı dedik. Her yaz blok halde uzun uzun geldim. “Uzun gitme Hamburg’a alışamazsın” dediler ama aksine gidip gelebildiğimi gördükçe burada kendimi güvende hissettim.
Hayatın hiçbir evresinde, Türkiye’den bir araba mesafesi uzaklıktan daha uzağa taşınmak istemedim. Amerika, Kanada, Avustralya hayallerim olmadı… Sandım ki yakın olunca atlar haftasonu olsa bile giderim. Hop geldi pandemi. 🙂 Meğerse şu 3. yılda, -ki önümdeki 4. yaz olacaktı- buracıktan şuracığa gidememek de varmış. İşe girmeden önce 1 ay Türkiye’ye giderim dolu dolu diyordum, pandemi sağolsun yalan oldu. Eee şimdi bünyem bazı geceler ağlıyor, resmen susamış gibi, sevdiğim insanları görmek için, çocuk gibi ağlıyorum.
Ve idrak ediyorum: İski kampında kuzenimle sigara içtiğim yaz tatili, bir anlıkmış. Annemle Kadıköy’de yediğim leblebi helvası, anneannemin bigudileri, babaanemin bahçesinde kaynayan salçalar…
Hepsinin bir “son defa” olanı varmış. Ve o an bilmiyoruz. Evet Zennu, bu çocukluğunun son salça kaynattığın yazı, bu dedenle denize girdiğin son sefer, bu halanla balkonda sabahladığın son sefer demiyor kimse. Sanıyorsun ki o anlar hep yaşanabilir, hep bir bidahaki sefere’si var. Hayatın golü burda bence. Bir gün, hep yaptığın ve alıştığın şeyin son seferini yaşıyorsun ama o an bundan haberin yok. Hepimiz sağken, her şey yolundayken de bu böyle üstelik.
Ben bir daha 15 yaşında babasıyla kavga eden, annesiyle didişen, arkadaşıyla dershanenim çaprazında börek yiyen kız olmayacağım. Ha bunu şimdi mi anladın derseniz evet. Şimdi anladım.
Herkesi görebilir, görüşebilir ve kavuşabilirken, hepimiz beraber ilerliyorduk sanki. Lisede börek yediğim arkadaşlarım büyüdü, çocuklarımız oldu. Tatillerde buluştuk. İnsan sanıyor ki bu sefer de bu düzenin devamı var.
Ya da ailece yeni buluşmalar, bebek mevlütleri, piknikler, tatiller… Sanıyordum ki hayat böyle geçip gidecekti.
Meğer o günler de o anlıkmış. “Yeni rutinimiz de bu” dediğim şey, birkaç yıl sonranın “bir daha geri gelmeyecek anısı” oluyormuş.
Sevdiğim herkesle hayatta paylaştığım her an, iyisiyle kötüsüyle o anlıkmış resmen.
Bunu nedense kızım büyürken, onun özelinde hissediyordum. Zaman uçuyor, giden gün gelmiyor diyordum ama kendi yaşamıma vurup böyle idrak etmek farklı geldi.
Nereye bağlanır bu yazı bilmiyorum.
Özlem, sevgi, bazen ne kadar ağır olsa da insana yaşadığını en güzel hissettiren şeyler sanırım.
Umarım bu hislerle, evdeki şu günlerin, yetişmeyen işlerin, uyumayan çocuğun ya da yorgun olsak da gidilen yürüyüşlerin kıymetini yaşarken bilirim. Şimdiki aklım olsa, her anını içime çeker gibi yaşardım hayatı.
Yine de hakkımı vereyim, iyi bir anı arşivim, duygusal bağlarım, yaşlanınca gözümü sulandıracak hatta belki şimdi bile ağlamama sebep olan sevgiyle damıtılmış ilişkilerim var. Geriye dönüp bunları düşününce, o insanlara elimden geldiğince hayatta yer ayırmayı bilmiş olmak mutlu ediyor beni.
Umarım yaşamı güzel yaşamayı, anın tadını çıkarmayı daha da öğrendiğim bir yaz olur.
Çokça gözyaşı olacağı kesin. Bari güzellikleri göreyim o ıslak gözlerle…
Sevgiyle kalın 🧡